Muzaffer Ayhan Kara – gercekgundem.com / 15 Ekim 2022

 

İsmet İnönü’nün İzmir’deki izlerini, çocukluk ve gençlik dönemini aile büyükleriyle geçirdiğini hatırlatarak başlayayım. Hatta yaşadığı ev bir “anı evi” olarak ayakta. Konak’ta, Basmane’deki bu evi İzmirlilere, bu kente gezmeye gelenlere dolaşmayı öneririm. İnönü için evin önünde her yıl tören de yapılmaktadır. İnönü’nün, Kurtuluşun ertesinde kentteki büyük yangının izlerinin silinerek Kültürpark’a, Fuar’a dönüşmesinde “başbakan” olarak katkısını da hatırlamak gerek. Tabii bu işin arkasında Büyük Atatürk’ün olduğunu da…

9 EYLÜL’DE İZMİR’İN KURTULUŞUYLA HERŞEY BİTMEMİŞTİ
9 Eylül 1922 akşamını Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalarla Belkahve’de geçiren Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, ertesi gün 10 Eylül’de onlarla beraber 12.00 sularında kente girer. İzmir, artık özgürdür. Gülsün Bilgehan Toker’in “Paşa Dede”sini anlatırken dediği gibi, İsmet Paşa, İzmir’e yeniden gelebilmesini “bir sevgiliye kavuşmak” gibi diye tanımlar. Ancak daha Bursa, Balıkesir, Trakya işgal altındadır. İstanbul ve Çanakkale Boğazları İtilaf devletlerinin, emperyalistlerin kontrolundadır.

Ne var ki “muzaffer Kuvayı Milliye-orduları” karşısında aralarında çelişkiler olan ve kendi dertleriyle hemhal olan yorgun emperyal devletlerin tutunması zordur. “Ateşkes” ve “barış” istemektedirler. Mustafa Kemal Paşa, 29 Eylül’e kadar İzmir’de kalarak Batılılarla temas etmiş ve Mudanya Mütarekesi’nin şartlarını olgunlaştırmıştır.

KURTULUŞ SAVAŞI’NI RESMEN BİTİREN İMZALAR MUDANYA’DA ATILDI
Nitekim, Mudanya’da bırakışma masasının kurulması için anlaşma olur. Mustafa Kemal Paşa, buradaki müzakereler için İsmet Paşa’yı görevlendirir. İsmet Paşa ile irtibat ve destek için Mustafa Kemal Paşa da karargahıyla Bursa’da konuşlanmıştır. Bir hafta kadar süren çetin, zorlu müzakereler sonunda 11 Ekim 1922’de imzalar atılır. İsmet Paşa, Lozan’daki barış masası öncesinde geçilmesi gereken bırakışma masasını başarıyla geçmiştir. Sonra da malum çetin ve iki etaptaki Lozan müzakerelerinde de Türk heyetine başkanlık yapacak ve Mustafa Kemal Paşa’nın desteğiyle yeni Türkiye’yi tescil ettirerek “tapu senedi”ni alacaktır.

İZMİR’DEKİ “SON ATEŞKES” PANELİNDE…
Bütün bu süreci önceki akşam İzmir’de APİKAM’ın düzenlediği panelde Dr. Asil Kaya’nın moderasyonunda İsmet İnönü Vakfı Başkan Yardımcısı ve önceki dönemlerde CHP yöneticisi ve milletvekili, İsmet Paşa’nın torunu Gülsün Bilgehan Toker ve DEÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Arı’dan ayrıntılı olarak arı duru bir şekilde ve candan bir anlatımla dinledik. İlgili ve dolu salonda az da olsa gençlerin, öğrencilerin olması da sanırım panelistleri motive eden bir unsurdu.

 

Kurtuluş Savaşı’nı resmen sona erdiren Mudanya Mütarekesi’nin 11 Ekim’deki 100. Yılı da; 26 Ağustos, 30 Ağustos ve 9 Eylül’ün 100. Yılına eklendi. O yüzden panelin adı da “Son Ateşkes: 100. Yılında Mudanya Mütarekesi ve İsmet İnönü” idi.

İLK “BARIŞ YOLU ÖDÜLÜ” ÖZDEN TOKER’E
Gülsün Hanım ayağının tozuyla Mudanya’dan gelmişti. Çünkü Mudanya Belediyesi, ilk kez Mudanya Mütarekesi’nin 100. Yılı dolayısıyla “Mudanya Mütarekesi 100. Yıl Barış Yolu Ödülü” verdi ve bu ilk ödüle İsmet İnönü Vakfı Başkanı, İsmet İnönü’nün kızı ve Gülsün Hanım’ın annesi Özden Toker layık görülmüştü ödül danışma kurulu tarafından çalışmalarıyla, etkinlikleriyle.

Özden Toker, ödülü alırken şu muhteşem cümleleri kurmuştu 11 Ekim’de: “Mudanya’da 100’ncü yılı kutladık. Bu yüzyıl son yüzyıl değil. Diğer yüzyılların başlangıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacaktır”.

Ödülün Danışma Kurulu, Murat Karayalçın başkanlığında Gülsün Bilgehan Toker, E. Tuğg. Ali Er, E. Büyükelçi Onur Öymen, Sedat Ergin, E. Büyükelçi-İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Prof. Dr. Süha Atatüre, Murat Yetkin, Ayşe Kulin, Prof. Dr. Seçil Karal Akgün’den oluşuyor.

Özden Toker, ileri yaşına karşın pırıl pırıl bir kafayla hiç yüksünmeden çalışıyor, üretiyor ve her attığı adımla adeta yeni kuşaklara ders veriyor. Cumhuriyete kol kanat geriyor. Fazlasıyla hak ettiği ödül için kutluyorum buradan kendisini ve saygılarımı sunuyorum. Ne mutlu ki babamın adı onun babasından esinle, “İsmet”. Çünkü Kurtuluş Savaşı Gazisi dedem Kırıkçı Recep, İsmet Paşa’nın askeriydi.

 

VARLIĞIYLA İÇİMİZİ ISITANLAR
Yeniden İzmir’e dönelim… Gülsün Hanım da “Paşa Dedesi” gibi İzmir’i seviyor. İzmir’in de onu çok sevdiğini gözlemliyorum. Panel sonrası katılımcı kitle kolay kolay salondan ayrılmasına izin vermedi. Onunla fotoğraf çektirmeyen, kitaplara imza almayan, dedesiyle olan aile fotoğraflarını göstermeyen kalmadı.

Gülsün Hanım, daha 2 Ekim’de, 12 gün önce de İzmir’deydi. Kültürpark’taki yenilenen ve İzBBŞT’ye tahsis edilen çok amaçlı İsmet İnönü Sanat Merkezi’nin açılışına da gelmiş ve çok zarif bir konuşma yapmıştı. O neşeli akşamda da manzara farklı değildi, saatlerce ayrılamadı orada da İzmirlilerin ilgisinden.

İyi ki Gülsün Hanım’la yolumuz kesişmiş, iyi ki yakından tanımışım onu. Varlığıyla ortamı ısıtan, dolu dolu böylesi insanlar eksik olmasın hayatımızdan.